POLİTİKA 

ASLI YOK YAYLASI

Silifkelilerin meşhur fıkrasıdır:

Kadıncağız çoluğunu çocuğunu başına toplamış, sacın altını yakmış, hamuru yoğurmuş, 8 tane gözleme açmış.

Çocuk sayısı 8…

Gözleme sayısı 8…

Her çocuk birer tane almış, kenara çekilmiş, kadıncağıza kalmamış.

Çocuklardan biri yufka yürekli…

Ana, sana kalmadı mı? Nasıl etsek de sana da versek” diyecek olmuş.

Bizim Silifkeli çözümü bulmuş:

Ananız dert yesin, yarımşar verin dört yesin…

Bizim ülke ekonomisi de o hesap değil mi?

Devlet ana; sacın başına oturup gözleme atan ana gibi asgari ücretliye, memura, kamu işçisine zam veriyor…

Sonra vergiydi, katma değerdi, enflasyondu derken milletin elindekini geri alıyor.

Millet yarımşar vermiş oluyor…

Devlet dört yemiş oluyor!

* * *

Adamın biri özel aracıyla Silifke’nin köyünden geçiyormuş.

Karşısına bir tavuk çıkmasın mı?

Tavuk o yana, araç bu yana, araç o yana, tavuk bu yana derken hayvancağız tekerin altında kalmış.

Adam araçtan inmiş ki ne görsün, tavuk yamyassı olmuş.

Belki sahibi fakirdir, hak geçmesin” demiş, eline tavuğu alıp köye girmiş.

Karşısına çıkan ilk Silifkeliye sormuş:

Emmi, bu tavuk sizin mi?

Emmi, şöyle bir yandan bakmış, bir de öbür yandan bakmış.

Cık” demiş.

Bizim yassı tavuğumuz yok!

Bizim ülke ekonomisini yönetenlerin durumu da o hesap değil mi?

Nas dediler, faiz dediler, sebep dediler, sonuç dediler, anan aşağı baban yukarı dediler; milleti fakir ettikten sonra yine eski karara döndüler.

İki yıldır uygulanan ekonomi politikasını uygulayanlar sanki kendileri değillermiş gibi.

Cık” dediler.

Bizim yassı ekonomimiz yok!

* * *

Yolcunun biri az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş, bir akşam vakti varmış Silifke Kalesi’ne.

Yoldan gelmiş, aç tabii.

Fakat yöre ahalisi cimri…

Yolcuya yemek vermek istemiyorlar ama sormadan da edemiyorlar, sormazlarsa ayıp olur çünkü.

Sonunda biri çözümü buluyor:

Açlığın var mı? Yemek yen mi? Yemen, değil mi? Yemiyormuş…

Bizim ülkeyi yönetenler de öyle değil mi?

Vatandaş aç ama söyleyemiyor.

Bizim yöneticiler de sofrayı kurmak yerine soruyor:

Açlığın var mı? Yemek yen mi? Yemen değil mi?

* * *

Şimdi diyeceksin ki: “Abidin, bu kadar Silifke fıkrası anlattın, Silifke folkloru fıkrayla mı sınırlı, yok mu bizim türkülerimiz?

Olmaz mı?

Haydi, bir Silifke türküsünü hatırlayalım:

– Nereden gelirsin? / – Silifke kalasından. // – Ne gezersin? / – Açlık belasından. // – Nerede yattın? / – Beyin konağında. // – Ne varımış? / – Kupkuru yerde. // – Buyurun, arkadaşlar, davetim var benim. / Herkes kesesinden yesin, içsin, saltanatım var benim. / Aslı yok yaylasında bin beş yüz koyunum var benim. / Kekliğim, hey!

Kimi anımsattı son dize?

Fotoğraf: Nadir Köksoy (Silifke Kalesi)

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar